İki yüz üç

Öğleden sonra güneşi tembelce gökyüzünde asılı duruyor, James'in dedesinin malikanesinin geniş bahçelerini sıcak, altın ışıkla yıkıyordu. Fıskiyenin yakınındaki taş bankta oturuyordum, suyun nazikçe şırıldaması ve rüzgarda yaprakların yumuşak hışırtısı birbirine karışıyordu. James ve ben içeride öğl...

Giriş yapın ve okumaya devam edin