Altmış Dokuz

Üstümüzdeki gökyüzü sonsuzdu—mavi ve sıcak, tek bir bulut bile yoktu. Çatı katındaki restoranda, şehir manzarasına bakarak James'in yanında otururken, hafif bir esinti elbisemi dalgalandırdı. Masanın üzeri tertemiz beyaz bir örtüyle kaplıydı, çatal bıçak takımı güneş ışığında parlıyordu ve karşımızd...

Giriş yapın ve okumaya devam edin