Doksan altı

Sabah güneşi, kahvaltı odasının uzun pencerelerinden içeri süzülerek her şeyi altın ve yumuşak bir ışıkla kaplıyordu. Ben geldiğimde masa zaten doluydu—kuzenler, amcalar, bileklerinde çaydan önce bile parlayan elmaslarla süslü şık hanımlar. Odada heyecan ve yüzeysel kahkahalarla dolu bir sohbet kuş ...

Giriş yapın ve okumaya devam edin